BİR’lik belgeseliyle, Köy-Koop İzmir Birliği’nin doğuşu ve gelişimi: Köklerden geleceğe…

Seferi Keçi olarak çok önemli bir işe imza attık. Köy-Koop İzmir Birliği’nin kuruluş hikâyesini anlatan bir belgesel hazırladık: BİR’lik… (Belgeseli izlemek için: https://youtu.be/YkYYiusyk-s )
“Çok önemli” derken kendi yaptığımız işi abartmıyor, büyüklenmiyoruz. Önemi, anlattığımız hikâyenin büyüklüğünden ileri geliyor. 1960’lı yıllarda başlayan, kelimenin gerçek anlamıyla yokluk içerisindeki köylülerin örgütlenerek başardığı işlerin büyüklüğünden… Bunu yansıtabildiysek, anlatılmasına aracı olabildiysek, ne mutlu bize.

Ne başarmışlar peki? Kısaca anlatalım. 1960’lı yıllarda İzmir’in çeşitli köylerinde, kimi birbirinden habersiz kimi birbirinden feyz alarak, bir kooperatifleşme hareketi başlamış. Daha önceki kooperatiflerden farklı olarak, devlet eliyle kurulmayan, doğrudan köylünün ihtiyaçlarına yönelik kalkınma kooperatifleriymiş bunlar. İlk işaret fişeği Urla’nın Bademler köyünden çıkmış. Sonrasında Bademli, Haykıran, Kozak, Ulamış…
Her toplumsal hareket gibi, kendi içinden bir adım öne çıkan önderleri olmuş. “Kooperatif de neymiş?” diyen, birlikte bir şey yapılabileceğine inanmayan, “beraber bakkal açsak, ben yokken sen lokumları yiycen diye gözüme uyku girmez” şeklinde bir güvensizlik içinde bocalayan köylülere sabırla anlatmış bu önderler: Köylü için kooperatif ne kadar faydalıdır, birlikte neler başarabilirler, dağ gibi görünen sorunları nasıl çözebilirler…
Bu öncülük vazifesinde muhtaç oldukları kuvvet, halka olan inançlarında, toplumsal ilerlemeye olan bağlılıklarındaymış. Bir de Anadolu halkının binlerce yıllık imece geleneğinden güç almışlar. Kooperatifin elbirliğini bu gelenek üzerine kurmuşlar. Köy Enstitüleri’nin bu topraklara attığı dayanışma tohumlarına yeniden can vermişler.
Velhasıl, İzmir’de köy kooperatifleri birken yüz olmuş. Yasalar da izin verince, bir üst birlik çatısı altında güçlerini birleştirmişler. İşte Köy-Koop İzmir Birliği 1971 yılında böyle doğmuş. Böylece, daha üç beş yıl öncesinde bütün işi “bahçesinde yetiştirdiğini eşeğe yükleyip en yakın pazara götürmek” olan, “civardaki ağaların toprağında çalışmaya giden” köylüler, birlik olup binlerce kilometre öteye ihracat yapmış, kendi zeytinyağı fabrikalarını, mandıralarını kurmuş, banka satın almış, karaborsa zamanlarında ucuza ithalat yapıp köylüyü traktörsüz bırakmamış.
Bu masalsı anlatım “her koyun kendi bacağından asılır” düşüncesinin etkisi altındaki günümüz insanına inanılmaz gelebilir. Açıkçası birinci ağızdan dinlemesek, anlatanların gözlerinde hâlâ o günlerdeki heyecanı, ışığı görmemiş olsak, belki biz de kuşkuyla yaklaşırdık. Ama hikâyenin aslı böyle. Belgeseli izleyin lütfen, daha fazlasını orada göreceksiniz.
Köy-Koop İzmir Birliği’nin yazılı bir tarihi yok. Biz o günleri bizzat yaşayanlardan, bu kuruluşa emeği geçenlerden, hayatını bu amaca vakfedenlerden dinledik. Mahmut Türkmenoğlu’nun eşi Filiz Türkmenoğlu’nun, Mustafa Başer’in, Ziya Gökalp Mülayim’in, Özcan Kokulu’nun, Hasan Şengül’ün, Veli Esenli’nin anlattıklarını bir eksen üzerinde bir araya getirdik, kurguladık. Her kurgu bir dışarıda bırakmadır, aktaramadığımız çok şey kaldı tabii.
Şimdi burada, yine dinlediklerimizden hareketle, hikâyenin başka yönlerini sizlerle paylaşmaya çalışacağız. Öğrendiklerimizi, kavradıklarımızı, hissettiklerimizi…
Dinledik ve anladık ki; kooperatif asla sadece kooperatif değildir.


Kooperatif aşktır…

Filiz Türkmenoğlu… Bademler Köy Kooperatifi’nin ve Köy-Koop İzmir Birliği’nin kurucusu, Türkiye’de kooperatifleşme hareketinin önderi, CHP İzmir milletvekili, Gümrük ve Tekel Bakanı Mahmut Türkmenoğlu’nun eşi, hayat arkadaşı.
Filiz Hanım İstanbul’dan, gencecik, idealist bir öğretmen olarak önce ilk görev yeri olan İzmir’in Gülbahçe köyüne gelir. Sonra Bademler’e tayin olur. Gülbahçe köylüsü “öğretmenimizi isteriz” diye ardından gitse de, o artık Bademlerli olmuştur. O sırada Mahmut Türkmenoğlu İstanbul’da Teknik Üniversite’de makine mühendisliği okumaktadır. Kızkardeşi Nevruza hemen bir mektup yazar, “Ağam, köye bir öğretmen geldi, tam sana göre…”
Mahmut Türkmenoğlu liseyi dışarıdan bitirmiş, Atatürk Lisesi’nin “ben en iyi üniversitelere öğrenci yetiştiriyorum, senin gibi haytayı mezun etmem” diyen okul müdürüne inat, sınavda tüm soruları doğru bilip diplomasını almış,üniversiteyi kazanmıştır. Müdürün hakkı vardır, Mahmut o güne dek düzenli bir okul yüzü görmemiş, dört kız kardeşine bakmak için, o iş senin bu iş benim, tüm çocukluğu boyunca çalışmıştır.
Çocukluk yıllarında ayağındaki bir sakatlık nedeniyle “Topal Mahmut” olarak anılırken tedavi olmuştur. Üniversiteyi de kazanınca, çalışkanlığıyla, okumuşluğuyla köyün parmakla gösterilen genci haline gelir. Boyuyla, posuyla, havasıyla artık köyün “Gözel Mahmut”udur.
Filiz Hanıma çok methederler Gözel Mahmut’u. Bir gün okuldayken uzun boylu, paltosuna sarılmış biri gelir. “Aaa, Gözel Mahmut bu muymuş?” der genç öğretmen. İlk orada karşılaşırlar. Mahmut Türkmenoğlu’nun köyüne olan sevgisi, köylüsüne daha iyi bir yaşam sağlama tutkusu, Filiz Hanım’ın idealist bir öğretmen olarak köylüye karşı hissettiği sorumluluk ve bağlılık… Hepsi birbirine karışır, bu iki genci yıllarca birbirine bağlayan, siyasetin ve kooperatifleşme hareketinin en zorlu günlerinde omuz omuza durmalarını sağlayan bir aşk doğar. Belki de Mahmut Türkmenoğlu’nu okulu bitirdikten sonra koşa koşa köyüne dönmeye yönelten, nice iş tekliflerini reddedip hayatının merkezine Bademler’i koymaya iten de bu aşk olur. Kim bilir?..

Filiz ve Mahmut Türkmenoğlu

Kooperatif kararlılıktır…

Filiz Hanım anlatıyor, “Mahmut gençliğinde bir gün, tarlada otururken karar vermiş. Ben bu köylünün emeğinin hakkını almasını sağlayacağım, köyü kalkındıracağım, örnek bir köy haline getireceğim.” Bu karar kooperatifleşme davasına bağlamış Mahmut Türkmenoğlu’nu. Bütün emeğini ve enerjisini köyüne hasretmiş. Milliyet gazetesinin Karınca dergisinin köy kalkınma projesi yarışmasına katılmış, birinci olmuş. Filiz Hanım Köye gelen gazetecilere, aydınlara soğanlı, domatesli bulgur pilavı yaparmış. Yemekten sonra saatlerce tartışırlarmış, “bu köyde neler yapılabilir” diye. Bademler Kooperatifi bu kararlılıkla kurulmuş. Yıl 1962…

Kooperatif toplumsal ilerlemedir…

Mustafa Başer, Ödemiş Bademli’nin Belediye Başkanıdır. Esas mesleği semercilik. Hem bir usta ve esnaf olarak hem de Belediye Başkanlığı’ndaki çalışkanlığı ve hak bilirliğiyle, tüm köylünün güvenini kazanmıştır. “Neden bu köylüyü kalkındırmak için bir kooperatif kurmuyoruz” der ve kolları sıvar. Yirmi üretici kooperatifi kurarlar. Köyde fidancılık ve meyve yetiştiriciliği var. Hemen uzmanlarla fikir alışverişi yaparlar, üretimin kalitesini artırırlar. Ürünleri değer bulmaya başlar. Üst birlik kurulunca kooperatif daha da gelişir. “Ürününü eşeğe sarıp Ödemiş’teki pazara satmaya götüren ya da üç kuruşa tüccara kaptıran köylü”, emeğinin karşılığını almaya başlar. Kooperatifin ortakları çoğalır. Ağaların toprağında çalışırken, şimdi ağaların topraklarını satın alabilecek ekonomik güce erişir. Mustafa Amca’nın deyişiyle “köyde yoksul insan kalmaz, ağalık biter”.
Mustafa Başer 1925 doğumlu. Köy-Koop İzmir Birliği’nin yaşayan çınarı. Uzun yıllar hem İzmir Birliği’nde hem de Ankara’daki Merkez Birlik’te yöneticilik yapmış. Kaç senesinde nereye kaç ton ihracat yaptıklarını, zeytinyağı fabrikaları için devletten ne kadar destek alıp kooperatif olarak ne kadar yatırım yaptıklarını bile kuruşu kuruşuna hatırlayan zehir gibi bir hafızası var. Kendi köyünden başlayarak İzmir’in köyleri için yaptıklarıyla Anadolu aydınlanmasının bir neferi olmuş. Sadece köyünün değil, ülkenin tarihinin tanığı.
“Kooperatifi kurunca peşimizden geldiler gelmesine, ama aslında köy halkı tutucu” diye anlatıyor. Yaşlı hacı amcalar, “Olum Mustafa, seni çok seviyoruz, çalışmaların çok güzel ama şu kızlarının başını ört” demişler. Mustafa Başer “Hacı Emmi, bugün bu kızların başını örtsek, gelecek nesillerde tümden mi örtücez. Atatürk’ün derdi örtüleri kaldırmak değil, kadına değer vermek. Kadın özgür olsun, serbest olsun, ister başı açık olur, ister kapalı olur” diye yanıt vermiş.
Velhasıl, kiraz güzeli yarışmasına katılacak genç kız bulamayan köyde, kooperatifin getirdiği ekonomik canlanmanın da etkisiyle, kadınlar sosyal yaşantıya daha fazla katılmaya başlar. Köy-Koop’un kadını erkeği el ele gösteren logosu yaşamda karşılık bulur.
Bulur ama üretimde yer alan kadının kooperatif yönetiminde söz sahibi olması için bugünlerin gelmesi gerekecektir. Belgesel için yaptığımız çekim vesilesiyle, Köy-Koop İzmir Birliği’nin şimdiki başkanı Neptün Soyer de Mustafa Başer’i ziyaret etmişti. Mustafa Başer’e göre, Köy-Koop’a bir kadın başkan çok yakışmıştır.

Neptün Soyer ve Mustafa Başer.
Kooperatif birbirine karışan geceler ve gündüzlerdir…

Ziya Gökalp Mülayim kooperatifçiliğin profesörüdür. Kelimenin gerçek anlamıyla hem de. Daha 1950’li yılların ortasındayken İtalya’da ziraat fakültesinde kooperatifçilik üzerine doktora yapmıştır. Türkiye’de ilk ve tektir. Öyle ki 1964 yılında Köy İşleri Bakanlığı bir Kooperatifçilik Dairesi oluşturmaya kalkıştığında Bakan “Türkiye’de bu işin uzmanı yok mu?” diye sormuş, “bir tane var, o da asker” yanıtını almıştır. Ziya Gökalp Mülayim o günlerde yedek subaydır. Bakan, bizzat Kara Kuvvetleri Komutanı’ndan izin alarak Mülayim Hoca’nın Köy İşleri Bakanlığı’nda yarı zamanlı çalışmasını sağlar.
1971’de Köy-Koop İzmir Birliği kurulduğunda, Ziya Gökalp Mülayim profesörlük unvanını yeni kazanmıştır. CHP’nin Yüksek Danışma Kurulunda görevlidir ve tarım politikaları üzerine yoğunlaşmıştır. Mahmut Türkmenoğlu’ndan bir telefon alır. Türkmenoğlu der ki, “Mülayim bey, birlik kurduk on üç kooperatif. Belki iki yüz tane kooperatif var, üye yapmak istiyoruz, zorlukla karşılaşıyoruz. Bir proje yapsak, seninle bu köylere gidip bunları üye yapmaya ikna etsek… Sen de üst örgütlenme ile ilgili profesörlük tezi yaptın, bu konuları biliyorsun. Böyle bir projede görev almak ister misin? Yalnız şunu söyleyeyim, sana ayrıca bu proje için para veremem, boğaz tokluğuna geleceksin, yol paranı veririm. Bir de köylerde yemek, içmek, yatmak…”
15 gün boyunca geceleri gündüzlerine karışır. İzmir’i köy köy gezerler. Kooperatifleşmeyi, üst birliğin sağlayacağı faydaları anlatırlar. Saat çok geç olduysa gittikleri son köyde konaklarlar, dönebilmişlerse Bademler’de Filiz Hanım’ın hazırladığı sofralarda hem dinlenir hem günün değerlendirmesini yaparlar. Bu proje sonunda üst birliğe üye kooperatiflerin sayısı artar. Yeni yeni kooperatifler kurulur.

Kooperatif gerçekleşen imkânsızdır, kırılmayan umuttur

Hasan Şengül, Bademler Kooperatifi’nin sonraki dönem yöneticilerinden. Kooperatif kanalıyla yurtdışına çalışmaya gitmiş, sonra dönmüş ve kooperatifin çalışmalarına katılmış. Ayak parmağında sera inşaatının bir hatırası var, camekân demiri düşmüş. “Mahmut Abi azimliydi, kararlıydı” diye anlatıyor: “Sürekli bir şeyler düşünürdü, bir şeyler bulurdu, Bademler’in çıkış noktası ne olmalıdır diye. Kooperatif kurulmalı, su bulunan yerlerde seralar yapılmalı. Böyle bir projeyi gündeme getiriyor ve oradan doğuyor olay.”
Ama ne kıraç araziye su getirilebileceğine ne de oralarda üretim yapılabileceğine inanmıyor köylü. “Koca kahve deriz, büyük kahvede konuşuyor. ‘sen bırak, su gelmeyi şunu bunu’ dedi Halil Abi, ‘Ot bile çıkmıyor orada, inek bile yemiyor onları. Nasıl yetiştireceksin domatı, biberi, su bulmuş olsak bile’ diye karşı çıktı.”
Ama köylünün imkânsız saydığı her şey birer birer gerçekleştirilir. Hem de bizzat köylü tarafından, imece usulüyle. Sonunda o kıraç arazide uzanan seralarda, dünyanın dört yanına ihraç edilen sebze meyve üretilmiş, çiçek yetiştirilmiştir.
Sonra bir gün dolu vurur seraları. Afat derler, ceviz büyüklüğündeki dolular bütün camekânları paramparça eder. Onca emek yerle bir olmuştur. Mahmut Türkmenoğlu, ne zaman derin düşüncelere dalsa yaptığı gibi, elini yanağına koyar, baraja kadar yürüyüp gelir. “Hiç üzülmeyin, bu doğanın bir afeti, hepsini düzelteceğiz” der. Devletin verdiği destek başa gelen zarar karşısında o kadar komiktir ki kooperatif reddeder. Kooperatif ortakları nesi varsa ortaya koyar, Almanya’daki köylülere durumu anlatan ve yardım isteyen mektuplar, kasetler gider. Sonunda hepsi yeniden ve daha modern bir şekilde inşa edilir.

Kooperatif köktür…

Özcan Kokulu, Gödence Köyü Kooperatifi Başkanı. Köy-Koop İzmir Birliği’nin kuruluş yıllarında köyünün aydın bir genci olarak çalışmalara katılmış, hep Mahmut Türkmenoğlu’nun yanında yer almış. “Benim hayatımda iki öğretmenim oldu. Biri Attila İlhan, diğeri Mahmut Türkmenoğlu” diyor. Kendisiyle yaptığımız çekimleri kooperatifin bir cami avlusuna bakan odasında gerçekleştirdik. O günlere tanıklık etmiş, eskimiş ama vazifesini hâlâ yerine getiren bir masanın etrafında. “Bu masada konuşuldu, tartışıldı, Mahmut Türkmenoğlu’nun milletvekili seçilmesi.” diye anlattı. “Bu masada, köye bir zeytinyağı fabrikası kurulmasını konuşurken kapıya nöbetçi koyduk ki köyün zengini, fabrika sahipleri gelip kapıya dayanmasın.”
O masa gibi eskiden kalma tek tük binalar, kooperatiflerin şimdiki modern zeytinyağı fabrikalarının önüne çıkarılmış taş değirmenler de, bu büyük kooperatifleşme hareketinin doğuşuna tanıklık etmişler. Elbirliğiyle yokluktan yaratılan büyük gücün gelişiminin kanıtları olarak, eskiden kalma fotoğraflarla ve gazete kupürleriyle birlikte Köy-Koop’un tarihini yansıtıyorlar. O tarihi yaratan insanların anlattıklarını tamamlıyorlar.

Kooperatif, gelecektir…

Bu belgeseli hazırlama fikrinin anası, Köy-Koop İzmir Birliği Başkanı Neptün Soyer’dir. Her aşamasında birlikte çalıştık. Belgeselin hazırlığı aynı zamanda Köy-Koop’un kendi tarihine sahip çıkma, kökleriyle buluşma süreci oldu.
Ve Köy-Koop İzmir Birliği, belgeselin galası için çok güzel bir etkinlik düzenledi. Hikâyenin başladığı yerde, Bademler köyünde şimdi köy tiyatrosunun bulunduğu alanda, bu tarihi yaratanlar ile bugün Köy-Koop İzmir Birliği’ni geleceğe taşıma gayreti içinde olanlar bir araya geldi. Bu buluşma, Köy-Koop İzmir Birliği’nin kökleriyle geleceğinin buluşmasının da bir simgesi oldu. Bizim de çorbada tuzumuz olduysa ne mutlu…

:

İlginizi çekebilir